Yağmur yağıyor, seller akıyor!
Of be iki gün oldu hiç bişi yazamadım hayat işte zor nabarsın dün işte yazcaktım nümerikten ödev yaptım sonra bi baktım geç olmuş dedim yattiim bi mis gibi uyumuşum hiç sormayın kaç gündür böyle uyumuyordum vallah, sonra okula gittim bi saat dayanamadım derse çıktım dün anlatığım "Kampuste Mola" ya gittim hani 'Jim Carrey' nın o ünlü üç sapın bara gittiği bir film varya kafalarını sallıyorlar neydi ismi şimdi aklıma gelmiyor onla başladılar eski bi animasyonla bitirdiler baştaki reklamlar kısmı hariç güzeldi yani ama sonunda Londra'ya tatile gideceğim için reklamlarda bana sıkıcı gelmedi. Sonra da Genç Turkcell perşembe 'Osmanlı Cumhuriyeti'.
Bu arada konuya girmeden belirteyim resimdeki arap kızı falan değil tamam camdan bakıyo yağmurda yağıyo ama değil! Neyse şu an bunları boşverin şimdi iki gün önce yağan yağmurdan bahsedicem vallah tutmayın beni doluyum. Allasen nasıl olmiim bi anlatayımda görün ya tüm gün yağmadı yağmadı hadi tüm günüde boşverdim üç gündür yanımda şemsiye taşıyorum, çıkarıp artık yok yağmur mağmur yağcağı dediğim gün sular seller. Bazen 'ulan herşey bana karşı be' dediğiniz anlar olur ya. İşte o anlar nasıl anlar diye merak ediyorsanız beni izlemeye devam edin tam yerindesiniz. Tam da o gün arkadaşımın doğum gününe gidicem Taksim metrodan indim kendimi Burger King'e atana kadar sudan çıkmış sıcan oldum. Sonra aradım bizimkileri nerdeler diye tünele yakın bi yerdeyiz diyolar. Yuh! İşte o an içimden bir ses 'ulan herşey bana karşı be'. Baktım dineceği yok benimde o yağmurda taa tünele yürümem gibi bir ihtimal yok dedim Şafak dön geri. He bu arada unutmadan Çağla doğum günün kutlu olsun! oku anla neden gelemedim sonra gelmedin falan deme bana. Hı ne diyodum he dedim şafak dön geri. Dönde nereye dön bindim metroya Mecidiye köyde indim metrobüse gidiyorum o ne be insanlar metrobüse ulaşmak için kuğu gölü balesi yapıyorlar, kafalar görüyorum sadece uzaktan bakinca zıplayıp duruyorlar uzaktan bakincada anlaşılmıyor ne olduğu yağmurda hoplayıp zıplayan insanlar düşünsenize ne çıkarırsınız burdan merak ettim tabi ama en sonunda sıra banada geldi meğer merak edilecek bişi yokmuş yağmur metrobüs girişine ufak çaplı bildiğin bir gölet oluşturmuş. Bir kaç tane de taş içinde. İşte o an gelen ilk metrobüse ne pahasına olursa olsun binme andı içerek ful yaprakları üzerinde zıplayan kurbağalar gibi hoplaya zıplaya durağa ulaştım. O da ne ilk metrobüs geldi!Tabi ki binemedim. Dur ikincisi de geliyor. Ona da binemedim yuh andım vardı benim. He ama üçüncüyü kaçırmam(!) Son olarakta belkide günün tek güzel şeyi minibüste şans eseri Eren'le karşılaşıp mekanda bi çay içmemizle gün bitti, bende bittim.
Velhasili kelam durumun aslı şöyledir ki yağmurun altında ıslanmaktan nefret ederim öyle romantik falan da demeyin kız arkadaşımla da yağmurda yürümem, yürütmem de Yıldız Tilbe'nin 'Erkeğimin ayağını yıkarım ama yıkatırımda' lafına benzedi ama neyse takılmayalım bu konuya ama şunu da belirteyim şöyle güzel manzaralı bi yerden yağmuru izlemek fena olmaz hani! Bu ne vurdumduymazllık, bu ne bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasıncılık yani! Son olarak yazımı Bertuğ Cemil abimin günün anlam ve önemine uygun bi sözüyle kapatıyorum: Yağmur,yağmur,yağmur,yağmur geri verecek buharlaşan sevgimizi,yağmur siliverecek sessizce kibirimizi. Hoşçakalın!
0 yorum :
Yorum Gönder